Müslüman Gürcü
Müslüman Kartvel
(Gürcü)
(Kartvelolojik
“taslak”)
Hiç şüphesiz, Kartvel
(Gürcü) kültürü temel olarak Ortodoks Hıristiyan kültürüne dayanmaktadır, ancak
şu da bir gerçek ki tarihsel bazı felaketler nedeni ile bugün çok fazla Kartvel (Gürcü) Müslüman mevcuttur;
özellikle:
Bugünkü Müslüman Kartvel’lerin
(Gürcülerin) yaşadığı yerler:
Türkiye
– 4 milyona yakın (Büyük kısmı Kartuli’nin
(Gürcüce) bir diyalektini bugüne kadar konuşuyor);
İran
- 50.000 den fazla; Bu sayı kesin olmayıp doğrulanması gerekir; kesin olarak şunu
söyleyebilirim ki, İran’ın birkaç vilayetinde Kartvel’ler (Gürcü) yaşıyor
(Pereidan’da, Mazandara’da…); sadece Pereidan’da yaşayanlar Gürcüce
konuşabiliyor ve onların sayısı 30.000 kişidir.
Gürcistan’da
– Onbinlerce…
Açara’da birçok kişi artık atalarının eski
inancına-Ortodoks Hıristiyanlığa dönmüş olduğu ve bu hala devam ettiği için
kesin sayılarını bilemiyorum.
Diğerlerine hatırlatmak isterim, Açara’nın gurur
duyulacak bir şeyi var ki Gürcü
kaynaklarına göre dünyadaki en eski kiliselerden biri Gürcistan’ın en güzel
köyü olan Didaçara’da yapılmıştır…
Benim
gözlemime göre adı geçen Müslüman Kartveller (Gürcüler) üç gruba ayrılabilir:
1. Ataları tarafından oluşturulmuş geleneksel Gürcü kültürünü öğrenmek
için çaba Gösteren Müslüman Kartvel’ler (Gürcüler); aynı şekilde, günümüz edebi Gürcücesini de öğrenmeye
çalışıyorlar, bu fenomenin güçlenmesi ile kendi köklerine veya başka inanca mensup olan
kardeşlerine daha çok yaklaştılar; buna paralel olarak, dosdoğru
ve gürültüsüz şekilde Müslümanlığın kurallarını yerine getiriyorlar ve kendi
devletlerinin: Gürcistan vatandaşları-Gürcistan’ın; İran vatandaşları-İran’ın;
Türkiye vatandaşları-Türkiye’nin v.b. sadık vatandaşlarıdırlar. Böyle kişiler
Türkiye’de de İran’da da Gürcistan’da da çoktur… Örneğin Said Muliani, Mikael
İoseliani (İran’da)… Fevzi Çelebi, Erdoğan Davitadze, Orhan Beridze
(Türkiye’de) ve başka birçok kişi.
2. Nezih bir aileye sahip olan Müslüman Kartvel’ler (Gürcüler),
ana diline (Gürcüceye) saygılı, gürültüsüz şekilde Müslümanlık gereklerini
yerine getiriyorlar ve kendi devletlerine sadıktırlar; Gürcistan vatandaşları –
Gürcistan’ın; İran vatandaşları - İran’ın, Türkiye vatandaşları Türkiye’nin
v.b./ Böyleleri de Türkiye’de de, İran’da da Gürcistan’da da çoktur…/
3. Dışarıdan finanse edilen ve Müslümanlığı diğer Kartvel’ler (Gürcüler)
arasında da agresif olarak ve başkalarının çıkarlarını ihlal ederek yaymaya
çalışan Müslüman Kartvel’ler (Gürcüler)… Böyleleri bugün henüz az
sayıdalar/ onların bir kısmını kısa bir süre önde Gürcistan’dan götürdüler ve
finanse edenler mankurtlar gibi yetiştirdiler; bu gruba giren ikinci kesim ise
Muhacir Gürcülerin soyundan gelenlerden oluşur/.
Şahsen ben ilk gruba özellikle
saygı duyuyorum; saygıdeğer
Müslümanları seviyor ve saygı duyuyorum, fakat
üçüncü grupta yer alanların şüpheli faaliyetlerini
gerçekten beğenmiyorum.
Türkiye ile karşılaştıralım:
Türkiye’de “misyonerlik” yapan herkese (Türkiye’de Hıristiyanlık propagandası
yapanlara) şüphe ile bakarlar daha da ötesi onlarla uğraşırlar, sıkıntı verirler!
20 senedir Türkiye’ye her yıl gidiyorum ve Türkiye’nin
otokton (yerli) Gürcülerine –eski Hıristiyan Kartvellerin (Gürcülerin) bugünkü
nesline- bugünkü Müslüman Kartvellere (Gürcülere)- tek bir kez dahi
Hıristiyanlığı vaaz etme çabam olmamıştır; Benim amacım Türkiyeli Gürcülerin
konuşmaları ve Gürcüce-Türkçe arasındaki dil ilişkisini araştırmak, ayrıca
onlara edebi Gürcüceyi dinlemeleri için imkân vermek olup amacım Hıristiyanlık
propagandası değildi bugünde bu böyledir…
Dini konulara değinmeme konusunda duyarlılık
gösteriyordum:
Din oldukça özel kişisel bir konudur ve başkasına empoze
edilmemelidir; bunun dışında, hiçbir hükümet de kendisi için yabancı veya kabul
edilemeyen dinin propagandasından
memnun olmaz…
Doğrusunu söylemek gerekirse ben de bazı Türkiye
vatandaşlarının Gürcistan’da “misyonerlik” (tebliğ) faaliyetleri yapmasından, burada
Müslümanlığı yaymak için aktif çaba göstermesinden hoşlanmıyorum; Yehova Şahitleri isimli Hıristiyan grubun
propagandistleri de içime sinmiyor… Bununla birlikte bence herkes inanç ve özel
hayat konusunda özgürdür; özellikle şunu da belirteyim eşcinsellerin de
istedikleri şekilde yaşamaya hakları var fakat bu yaşam tarzının
propagandasının yapılmasını istemiyorum…
Tekrar Müslüman Misyonerler konusuna dönersek: bir soru:
Onlar, Açara’dan götürdükleri gençlerin anti-Kartvel
(anti-Gürcü) olarak hareket etmeleri için neden para harcıyorlar?.. Onlar,
ülkesine geri dönen bu tür kişilerin varlığının Açara’da ve tüm Gürcistan’da
anti-Türk/anti-Arap…/ ruh hali oluşturduğunu, bunun da üçüncü ülkenin-Rusya’nın
işine daha çok yaradığını neden anlamıyor?
Üçüncü ülke burada tesadüfen anılmamıştır:
Gürcistan’da dünyaya gelen kişilerin bir kısmını
Arabistan veya Türkiye’de yetiştirdiler ve Açara’ya “gönderildiler”; bugün Aleksandre
Dugin’in “planları” ile Gürcü halkını dil-etnik olarak parçalanması ve
Gürcistan’da bölgesel veya dini çatışmaları alevlendirmek için Gürcistan’da
çabalayan konularla ittifak halindeler.
Gayet açık ki bu iki grup tek elden
yönetiliyor.
İnanıyorum
ki Arap ülkelerinin, Türkiye’nin, İran’ın veya başka komşu ülkelerin vatandaşlarının
çoğunluğu ve entelektüel kesimi Gürcistan ile açık ve şeffaf iyi komşuluk
ilişkisi taraftarıdır.
Gürcistan’da
ilk legal insan hakları koruma organizasyonu, geçen yüzyılın 70’li yıllarında
Zviad Gamsakhurdia ve Merab Kostava tarafından kurulan “Gürcistan Helsinki
Birliği”dir; benim toplum önündeki ilk konuşmalarım da bu organizasyon
çevresinde oluyordu; dolayısıyla iyi biliyorum ki insan haklarının korunması ve
devlet karşıtı faaliyetler arasında bariz bir sınır var; kim bu sınırı göz
önünde bulundurmaz ise daha çok kaos hedefliyordur; kaos döneminde ise insan
hakları da devletin çıkarları da pervasızca çiğnenmektedir:
1992-93
yıllarında ve 1921’de suçlu askeri darbeleri/bunlar Rusya’dan provoke
edilmişti/ “insan haklarını” kamufle etti…
30 Eylül Başlığı:
Bu
yazının yayımlanmasının ardından birçok Müslüman Kartvel (Gürcü) bana teşekkür
ifadeleri içeren yazılar yazdı; birçok Hıristiyan da dil ve dini inancın rolünü
tamamen farklı gördüklerini, kendilerini
Müslüman Gürcülükle daha fazla alakalı hissettiklerini ifade etti, Gürcü (Kartvel)
Müslümanlar nedeni ile Müslümanlığa da daha eleştirisiz baktı…
Sadece
birkaç kişi/”Müslüman Kartvel (Gürcü)”/ benim bu yazımı kötü karşıladı;
hepsinden kötü ise – “Gürcülere Tatar
denmesine antipati duymadığını” açıkça yazan sözde Müslüman Kartvel (Gürcü)
Tariel Nakaidze karşıladı… Bu dönemde ise “Müslüman Gürcüler” adına belirsiz
amaçlarla Türkiye-Gürcistan arasında gidip geliyor…
Ama,
esasen tüm saygıdeğer Müslüman Kartvel’ler (Gürcüler) bu yazının özüne
sevinmiştir…
Sanırım
gerçekte bu yüzden Facebook’dan tanıdığım Zaur Makaradze duvarımda bana Tariel
Nakaidze hakkında şunları yazdı:
“Tariel Nakaidze çok kötü işler yapıyor”...
Ona şöyle cevap verdim;
-Kesin olarak şunu biliyorum ki Nakaidze korkunç
dedikodular yayıyor; örneğin Muhacirlerin (93 muhaciri Gürcüler) göçünü Ruslar
ve Osmanlılar birlikte gerçekleştirdiği halde bunun için biz Kartvel’leri
(Gürcüleri) suçluyor;
-Görüyorum
ki facebook sayfalarında ve herkese açık olarak Türkiye hükümetine benim
Türkiye düşmanı olduğumu söylüyor (onun bunu
ispatlaması veya aksi takdirde açıkça benden
özür dileyerek bunun doğru olmadığını söylemesi gerekir!)…
-O’nun 1944 yılında Meskheti’den (Ahıska) sürülen
vatandaşların nesillerinin geri dönemeyişlerinin nedeninin onların Müslüman
olması olduğunu anlattığını biliyorum (Gürcistan sanki Müslümanlıkları nedeni
ile onların geri dönmesine izin vermiyor gibi) – geri dönmelerinin gecikmesi
ile biz Gürcüleri suçluyor ve Gürcistan’da yarım milyon yeni mültecisi olduğunu
görmüyor v.b. (1944 yılındaki sürgün ile ilgili yazım için bakınız: http://www.scribd.com/doc/141242127/%E1%83%93%E1%83%94%E1%83%9E%E1%83%9D%E1%83%A0%E1%83%A2%E1%83%90%E1%83%AA%E1%83%98%E1%83%90-1944).
Kısaca, Tariel Nakaidze çok kötü davranışlarda bulunuyor
ve bunu onun
yüzüne daha önce kimse söylemedi ancak artık zamanı geldi… O,
Müslümanların adı kullanılarak son
dönemde gerçekleştirilen birkaç provokatif ve anti-Hıristiyan eylemin aktif
bir üyesi (aktörü); o bu günlerde de birçok yalan ve kötü şey yazdı… Nakaidze
ve grubu Türkiye’ye de Gürcistan’a da aynı derecede zarar veriyor…
Onu yönetenlerin de şunu iyi anlamasının zamanı geldi ki
böyle kişiler kaybettiren projelerdir ve onlara yatırım yapmaya değmez…
Bu yaratığı
facebook’da engellemeye karar verdim ve bir kişiyi daha-Müslümanlara hakaret
eden Akaki Maisuradze’yi de
engelledim. Kendisi, belirsiz bir biyografik kişilik olup Müslüman Kartvel’lerin
(Gürcülerin) Kartvel (Gürcü) ruhu taşımadığını söylüyor… Ben ise bu isim ve
soyadını kullanan kişinin bir provokatör olarak tescil edilmesini göz ardı
etmiyorum.
Böyleleri ülkeler, halklar veya farklı dini
inançlara mensup olan Kartvel’ler (Gürcüler) arasında düşmanlık oluşturuyorlar;
Facebook’da ise böylelerine hiç kimse cevap dahi vermemelidir!
Son olarak:
1. Türkler de Kartvel’ler
(Gürcüler) de gayet iyi görüyor ki ben Türkiye-Gürcistan arasında iyi komşuluk
olmasını istiyorum ve bunun için de çok şey yapıyorum;
2. Müslüman Kartvel’lere
(Gürcü) saygı duyuyor ve onların üzerinde Kartvel (Gürcü) elbisesi olmasını
başkalarının kılığına bürünmemelerini istiyorum (bu sözün doğrudan anlamına
vurgu yaparak belirtiyorum) ve Kartvel (Gürcü) mimarisi ile kurulmuş cami veya
minare olsun; paralel olarak Gürcistan’da herkesin haklarının korunuyor
olmasını istiyor ve bunun için onlarca yıldır mücadele ediyorum; beni özellikle
rahatsız eden bir şey birilerinin Açaralılara (sözle veya davranışları ile)
hakaret etmesidir (bu konuda ilk yazımı; “rahatsız edici bir şey” 1998 yılında
yayımladım)…
3.Aynı zamanda
Türkiye Gürcülerinin kendi anadillerini – Gürcüceyi unutmamaları için de çok
şey yapıyorum…
Benim “karşıtlarımın”
ise ne istedikleri şeffaf değil pusludur!
1 Ekim 2013
Yakınlarda (01.10.2013; saat
03:00) Cüneyt Diasamidze kendi duvarında akıllıca bir paylaşım yaptı; “Me
Patara Kartvel Var (Ben Küçük Bir Gürcüyüm)” isimli şiiri paylaştı… https://www.facebook.com/cuneyt.malcok> “Müslüman Kartvel
(Gürcü)” Cüneyt yazı ile böyle sesleniyor…
Ben O’nun “fikirlerini” kendimce yazdım ve burada
sunuyorum:
Cüneyt
Diasamidze nadir bir Kartvel (Gürcü)’dir: O Türkiye’nin ortasında (İzmit’de)
yaşayan Müslüman bir Kartvel (Gürcü) olup Açara Muhaciri ve Laz’ların soyundan
geliyor, kendisini 10 yıl önce tanıdım; o zamanlar hiç Gürcüce bilmiyordu ancak
yine de gururla Kartvel (Gürcü) olduğunu söylüyordu!..
O zaman inandım
ki güçlü iradesi ve iç kuvveti varsa ve tarihsel köklerini biliyorsa, ataları
hangi ulusun üyesi iseler kişi kendini o etnosun (ulusun) üyesi olarak görür /
atalarının anadilini konuşsa da konuşamasa da/. O zamana kadar ben anadilin
belirleyici unsur olduğunu, ulusal kimlik için bunun şart olduğunu düşünürdüm
(buna istisna olarak, birleştirici fenomenleri din olan Yahudileri görürdüm)…
Cüneyt örneği
bana inandırdı ki tarihsel belleğe sahip olmak da ulusal kimlik için
yeterlidir: Tarihsel bellek dışında Cüneyt, Gürcü dilinin asırlar öncesine
dayanan tarihi ve Gücü halkının büyük tarihsel yolculuğu hakkında İngilizce
dokümanlar okumuştu…O Kartvel (Gürcü) etnik kökeni ile gurur duyuyor ve aynı
zamanda bir Türkiye vatandaşı olarak ülkesini de seviyor…
Aynı dönemde
o bölgede Adapazarı’nda bir genç tanıdım. Bu genç Adapazarı yakınlarında bir
Gürcü köyünde büyümüştü, Gürcüce de biliyordu fakat kendini Türk görüyordu;
bana Gürcüceyi istemediğini, Gürcücenin köylü dili olduğunu söyledi… Cüneyt’den
farklı olarak bu zavallı kişi Gürcü dilinin –kendi atalarının dili- olduğunu
dünyada seçkin bir dil olduğunu yüzlerce yıllık yazılı kültürün dili olduğunu
bilmiyordu/köylü çevrede yetişmiş bu kişiye hiç kimse bu konuda bir şey
söylememiş; ne İngilizce biliyordu ne de Gürcü alfabesini ki bir yerde bir
şeyler okusaydı; Ahmet Melaşvili’nin Türkçe olarak yazdığı kitap ise bu gence
kadar yetişmedi/…
Yani: İnsanın
kimliğinin (aidiyeti) oluşması ulusak kimlik açısından elzemdir; tabii ki aynı
şekilde irade (kendi ulusal çıkarlarını alacağı yardımlar karşılığında
satmaması için) elzemdir; iradesiz olmak ihanetin de namussuzluğunu da
temelidir v.b.
Bu zamanda
internet insanların kendi tarihi hakkında bilgilenmesi için büyük imkân
veriyor, önemli olan kişinin yeterli iradeye sahip olması, -kolay para kazanmak
isteyenlerin- başkalarının hizmetine girmemesidir (sezgisel olarak yine de
herkes biliyor “ben” nerede bitiyor/kişisel olarak ben, ulus olarak ben/ve
nerede başlıyor“başkası”).
0 Comments:
Post a Comment
Subscribe to Post Comments [Atom]
<< Home