Wednesday, October 2, 2013

Müslüman Gürcü

Müslüman Kartvel (Gürcü)

(Kartvelolojik “taslak”)


Hiç şüphesiz, Kartvel (Gürcü) kültürü temel olarak Ortodoks Hıristiyan kültürüne dayanmaktadır, ancak şu da bir gerçek ki tarihsel bazı felaketler nedeni ile bugün çok fazla Kartvel (Gürcü) Müslüman mevcuttur; özellikle:
Bugünkü Müslüman Kartvel’lerin (Gürcülerin) yaşadığı yerler:

Türkiye – 4 milyona yakın (Büyük kısmı Kartuli’nin (Gürcüce) bir diyalektini bugüne kadar konuşuyor);

İran -  50.000 den fazla; Bu sayı kesin olmayıp doğrulanması gerekir; kesin olarak şunu söyleyebilirim ki, İran’ın birkaç vilayetinde Kartvel’ler (Gürcü) yaşıyor (Pereidan’da, Mazandara’da…); sadece Pereidan’da yaşayanlar Gürcüce konuşabiliyor ve onların sayısı 30.000 kişidir.

Gürcistan’da – Onbinlerce…
Açara’da birçok kişi artık atalarının eski inancına-Ortodoks Hıristiyanlığa dönmüş olduğu ve bu hala devam ettiği için kesin sayılarını bilemiyorum.
Diğerlerine hatırlatmak isterim, Açara’nın gurur duyulacak bir şeyi var ki Gürcü kaynaklarına göre dünyadaki en eski kiliselerden biri Gürcistan’ın en güzel köyü olan Didaçara’da yapılmıştır…

Benim gözlemime göre adı geçen Müslüman Kartveller (Gürcüler) üç gruba ayrılabilir:

1. Ataları tarafından oluşturulmuş geleneksel Gürcü kültürünü öğrenmek için çaba Gösteren Müslüman Kartvel’ler (Gürcüler); aynı şekilde, günümüz edebi Gürcücesini de öğrenmeye çalışıyorlar, bu fenomenin güçlenmesi ile kendi köklerine veya başka inanca mensup olan kardeşlerine daha çok yaklaştılar; buna paralel olarak, dosdoğru ve gürültüsüz şekilde Müslümanlığın kurallarını yerine getiriyorlar ve kendi devletlerinin: Gürcistan vatandaşları-Gürcistan’ın; İran vatandaşları-İran’ın; Türkiye vatandaşları-Türkiye’nin v.b. sadık vatandaşlarıdırlar. Böyle kişiler Türkiye’de de İran’da da Gürcistan’da da çoktur… Örneğin Said Muliani, Mikael İoseliani (İran’da)… Fevzi Çelebi, Erdoğan Davitadze, Orhan Beridze (Türkiye’de) ve başka birçok kişi.

2. Nezih bir aileye sahip olan Müslüman Kartvel’ler (Gürcüler), ana diline (Gürcüceye) saygılı, gürültüsüz şekilde Müslümanlık gereklerini yerine getiriyorlar ve kendi devletlerine sadıktırlar; Gürcistan vatandaşları – Gürcistan’ın; İran vatandaşları - İran’ın, Türkiye vatandaşları Türkiye’nin v.b./ Böyleleri de Türkiye’de de, İran’da da Gürcistan’da da çoktur…/

3. Dışarıdan finanse edilen ve Müslümanlığı diğer Kartvel’ler (Gürcüler) arasında da agresif olarak ve başkalarının çıkarlarını ihlal ederek yaymaya çalışan Müslüman Kartvel’ler (Gürcüler)… Böyleleri bugün henüz az sayıdalar/ onların bir kısmını kısa bir süre önde Gürcistan’dan götürdüler ve finanse edenler mankurtlar gibi yetiştirdiler; bu gruba giren ikinci kesim ise Muhacir Gürcülerin soyundan gelenlerden oluşur/.

Şahsen ben ilk gruba özellikle saygı duyuyorum; saygıdeğer Müslümanları seviyor ve saygı duyuyorum, fakat üçüncü grupta yer alanların şüpheli faaliyetlerini gerçekten beğenmiyorum.

Türkiye ile karşılaştıralım: Türkiye’de “misyonerlik” yapan herkese (Türkiye’de Hıristiyanlık propagandası yapanlara) şüphe ile bakarlar daha da ötesi onlarla uğraşırlar, sıkıntı verirler!

20 senedir Türkiye’ye her yıl gidiyorum ve Türkiye’nin otokton (yerli) Gürcülerine –eski Hıristiyan Kartvellerin (Gürcülerin) bugünkü nesline- bugünkü Müslüman Kartvellere (Gürcülere)- tek bir kez dahi Hıristiyanlığı vaaz etme çabam olmamıştır; Benim amacım Türkiyeli Gürcülerin konuşmaları ve Gürcüce-Türkçe arasındaki dil ilişkisini araştırmak, ayrıca onlara edebi Gürcüceyi dinlemeleri için imkân vermek olup amacım Hıristiyanlık propagandası değildi bugünde bu böyledir…
Dini konulara değinmeme konusunda duyarlılık gösteriyordum:
Din oldukça özel kişisel bir konudur ve başkasına empoze edilmemelidir; bunun dışında, hiçbir hükümet de kendisi için yabancı veya kabul edilemeyen dinin propagandasından memnun olmaz…

Doğrusunu söylemek gerekirse ben de bazı Türkiye vatandaşlarının Gürcistan’da “misyonerlik” (tebliğ) faaliyetleri yapmasından, burada Müslümanlığı yaymak için aktif çaba göstermesinden hoşlanmıyorum; Yehova Şahitleri isimli Hıristiyan grubun propagandistleri de içime sinmiyor… Bununla birlikte bence herkes inanç ve özel hayat konusunda özgürdür; özellikle şunu da belirteyim eşcinsellerin de istedikleri şekilde yaşamaya hakları var fakat bu yaşam tarzının propagandasının yapılmasını istemiyorum…

Tekrar Müslüman Misyonerler konusuna dönersek: bir soru:
Onlar, Açara’dan götürdükleri gençlerin anti-Kartvel (anti-Gürcü) olarak hareket etmeleri için neden para harcıyorlar?.. Onlar, ülkesine geri dönen bu tür kişilerin varlığının Açara’da ve tüm Gürcistan’da anti-Türk/anti-Arap…/ ruh hali oluşturduğunu, bunun da üçüncü ülkenin-Rusya’nın işine daha çok yaradığını neden anlamıyor?

Üçüncü ülke burada tesadüfen anılmamıştır:
Gürcistan’da dünyaya gelen kişilerin bir kısmını Arabistan veya Türkiye’de yetiştirdiler ve Açara’ya “gönderildiler”; bugün Aleksandre Dugin’in “planları” ile Gürcü halkını dil-etnik olarak parçalanması ve Gürcistan’da bölgesel veya dini çatışmaları alevlendirmek için Gürcistan’da çabalayan konularla ittifak halindeler.

Gayet açık ki bu iki grup tek elden yönetiliyor.

İnanıyorum ki Arap ülkelerinin, Türkiye’nin, İran’ın veya başka komşu ülkelerin vatandaşlarının çoğunluğu ve entelektüel kesimi Gürcistan ile açık ve şeffaf iyi komşuluk ilişkisi taraftarıdır.

Gürcistan’da ilk legal insan hakları koruma organizasyonu, geçen yüzyılın 70’li yıllarında Zviad Gamsakhurdia ve Merab Kostava tarafından kurulan “Gürcistan Helsinki Birliği”dir; benim toplum önündeki ilk konuşmalarım da bu organizasyon çevresinde oluyordu; dolayısıyla iyi biliyorum ki insan haklarının korunması ve devlet karşıtı faaliyetler arasında bariz bir sınır var; kim bu sınırı göz önünde bulundurmaz ise daha çok kaos hedefliyordur; kaos döneminde ise insan hakları da devletin çıkarları da pervasızca çiğnenmektedir:
1992-93 yıllarında ve 1921’de suçlu askeri darbeleri/bunlar Rusya’dan provoke edilmişti/ “insan haklarını” kamufle etti…

30 Eylül Başlığı:
Bu yazının yayımlanmasının ardından birçok Müslüman Kartvel (Gürcü) bana teşekkür ifadeleri içeren yazılar yazdı; birçok Hıristiyan da dil ve dini inancın rolünü tamamen farklı gördüklerini, kendilerini Müslüman Gürcülükle daha fazla alakalı hissettiklerini ifade etti, Gürcü (Kartvel) Müslümanlar nedeni ile Müslümanlığa da daha eleştirisiz baktı…

Sadece birkaç kişi/”Müslüman Kartvel (Gürcü)”/ benim bu yazımı kötü karşıladı; hepsinden kötü ise – “Gürcülere Tatar denmesine antipati duymadığını” açıkça yazan sözde Müslüman Kartvel (Gürcü) Tariel Nakaidze karşıladı… Bu dönemde ise “Müslüman Gürcüler” adına belirsiz amaçlarla Türkiye-Gürcistan arasında gidip geliyor…

Ama, esasen tüm saygıdeğer Müslüman Kartvel’ler (Gürcüler) bu yazının özüne sevinmiştir…
Sanırım gerçekte bu yüzden Facebook’dan tanıdığım Zaur Makaradze duvarımda bana Tariel Nakaidze hakkında şunları yazdı:
 “Tariel Nakaidze çok kötü işler yapıyor”...

Ona şöyle cevap verdim;
-Kesin olarak şunu biliyorum ki Nakaidze korkunç dedikodular yayıyor; örneğin Muhacirlerin (93 muhaciri Gürcüler) göçünü Ruslar ve Osmanlılar birlikte gerçekleştirdiği halde bunun için biz Kartvel’leri (Gürcüleri) suçluyor;
-Görüyorum ki facebook sayfalarında ve herkese açık olarak Türkiye hükümetine benim Türkiye düşmanı olduğumu söylüyor (onun bunu ispatlaması veya aksi takdirde açıkça benden özür dileyerek bunun doğru olmadığını söylemesi gerekir!)…
-O’nun 1944 yılında Meskheti’den (Ahıska) sürülen vatandaşların nesillerinin geri dönemeyişlerinin nedeninin onların Müslüman olması olduğunu anlattığını biliyorum (Gürcistan sanki Müslümanlıkları nedeni ile onların geri dönmesine izin vermiyor gibi) – geri dönmelerinin gecikmesi ile biz Gürcüleri suçluyor ve Gürcistan’da yarım milyon yeni mültecisi olduğunu görmüyor v.b. (1944 yılındaki sürgün ile ilgili yazım için bakınız: http://www.scribd.com/doc/141242127/%E1%83%93%E1%83%94%E1%83%9E%E1%83%9D%E1%83%A0%E1%83%A2%E1%83%90%E1%83%AA%E1%83%98%E1%83%90-1944).

Kısaca, Tariel Nakaidze çok kötü davranışlarda bulunuyor ve bunu onun yüzüne daha önce kimse söylemedi ancak artık zamanı geldi O, Müslümanların adı kullanılarak son dönemde gerçekleştirilen birkaç provokatif ve anti-Hıristiyan eylemin aktif bir üyesi (aktörü); o bu günlerde de birçok yalan ve kötü şey yazdı… Nakaidze ve grubu Türkiye’ye de Gürcistan’a da aynı derecede zarar veriyor…

Onu yönetenlerin de şunu iyi anlamasının zamanı geldi ki böyle kişiler kaybettiren projelerdir ve onlara yatırım yapmaya değmez…
Bu yaratığı facebook’da engellemeye karar verdim ve bir kişiyi daha-Müslümanlara hakaret eden Akaki Maisuradze’yi de engelledim. Kendisi, belirsiz bir biyografik kişilik olup Müslüman Kartvel’lerin (Gürcülerin) Kartvel (Gürcü) ruhu taşımadığını söylüyor… Ben ise bu isim ve soyadını kullanan kişinin bir provokatör olarak tescil edilmesini göz ardı etmiyorum.
Böyleleri ülkeler, halklar veya farklı dini inançlara mensup olan Kartvel’ler (Gürcüler) arasında düşmanlık oluşturuyorlar; Facebook’da ise böylelerine hiç kimse cevap dahi vermemelidir!

Son olarak:
1. Türkler de Kartvel’ler (Gürcüler) de gayet iyi görüyor ki ben Türkiye-Gürcistan arasında iyi komşuluk olmasını istiyorum ve bunun için de çok şey yapıyorum;
2. Müslüman Kartvel’lere (Gürcü) saygı duyuyor ve onların üzerinde Kartvel (Gürcü) elbisesi olmasını başkalarının kılığına bürünmemelerini istiyorum (bu sözün doğrudan anlamına vurgu yaparak belirtiyorum) ve Kartvel (Gürcü) mimarisi ile kurulmuş cami veya minare olsun; paralel olarak Gürcistan’da herkesin haklarının korunuyor olmasını istiyor ve bunun için onlarca yıldır mücadele ediyorum; beni özellikle rahatsız eden bir şey birilerinin Açaralılara (sözle veya davranışları ile) hakaret etmesidir (bu konuda ilk yazımı; “rahatsız edici bir şey” 1998 yılında yayımladım)…
3.Aynı zamanda Türkiye Gürcülerinin kendi anadillerini – Gürcüceyi unutmamaları için de çok şey yapıyorum…

Benim “karşıtlarımın” ise ne istedikleri şeffaf değil pusludur!


1 Ekim 2013
Yakınlarda (01.10.2013; saat 03:00) Cüneyt Diasamidze kendi duvarında akıllıca bir paylaşım yaptı; “Me Patara Kartvel Var (Ben Küçük Bir Gürcüyüm)” isimli şiiri paylaştı… https://www.facebook.com/cuneyt.malcok> “Müslüman Kartvel (Gürcü)” Cüneyt yazı ile böyle sesleniyor…

Ben O’nun “fikirlerini” kendimce yazdım ve burada sunuyorum:

Cüneyt Diasamidze nadir bir Kartvel (Gürcü)’dir: O Türkiye’nin ortasında (İzmit’de) yaşayan Müslüman bir Kartvel (Gürcü) olup Açara Muhaciri ve Laz’ların soyundan geliyor, kendisini 10 yıl önce tanıdım; o zamanlar hiç Gürcüce bilmiyordu ancak yine de gururla Kartvel (Gürcü) olduğunu söylüyordu!..

O zaman inandım ki güçlü iradesi ve iç kuvveti varsa ve tarihsel köklerini biliyorsa, ataları hangi ulusun üyesi iseler kişi kendini o etnosun (ulusun) üyesi olarak görür / atalarının anadilini konuşsa da konuşamasa da/. O zamana kadar ben anadilin belirleyici unsur olduğunu, ulusal kimlik için bunun şart olduğunu düşünürdüm (buna istisna olarak, birleştirici fenomenleri din olan Yahudileri görürdüm)…

Cüneyt örneği bana inandırdı ki tarihsel belleğe sahip olmak da ulusal kimlik için yeterlidir: Tarihsel bellek dışında Cüneyt, Gürcü dilinin asırlar öncesine dayanan tarihi ve Gücü halkının büyük tarihsel yolculuğu hakkında İngilizce dokümanlar okumuştu…O Kartvel (Gürcü) etnik kökeni ile gurur duyuyor ve aynı zamanda bir Türkiye vatandaşı olarak ülkesini de seviyor…

Aynı dönemde o bölgede Adapazarı’nda bir genç tanıdım. Bu genç Adapazarı yakınlarında bir Gürcü köyünde büyümüştü, Gürcüce de biliyordu fakat kendini Türk görüyordu; bana Gürcüceyi istemediğini, Gürcücenin köylü dili olduğunu söyledi… Cüneyt’den farklı olarak bu zavallı kişi Gürcü dilinin –kendi atalarının dili- olduğunu dünyada seçkin bir dil olduğunu yüzlerce yıllık yazılı kültürün dili olduğunu bilmiyordu/köylü çevrede yetişmiş bu kişiye hiç kimse bu konuda bir şey söylememiş; ne İngilizce biliyordu ne de Gürcü alfabesini ki bir yerde bir şeyler okusaydı; Ahmet Melaşvili’nin Türkçe olarak yazdığı kitap ise bu gence kadar yetişmedi/…

Yani: İnsanın kimliğinin (aidiyeti) oluşması ulusak kimlik açısından elzemdir; tabii ki aynı şekilde irade (kendi ulusal çıkarlarını alacağı yardımlar karşılığında satmaması için) elzemdir; iradesiz olmak ihanetin de namussuzluğunu da temelidir v.b.

Bu zamanda internet insanların kendi tarihi hakkında bilgilenmesi için büyük imkân veriyor, önemli olan kişinin yeterli iradeye sahip olması, -kolay para kazanmak isteyenlerin- başkalarının hizmetine girmemesidir (sezgisel olarak yine de herkes biliyor “ben” nerede bitiyor/kişisel olarak ben, ulus olarak ben/ve nerede başlıyor“başkası”).

0 Comments:

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home